Risale-i Nur (Fach) / Lügat (Lektion)
In dieser Lektion befinden sich 4345 Karteikarten
--------------------
Diese Lektion wurde von enver1961 erstellt.
- râcih (a.s. rüchan'dan.) Daha daha üstün, önce, diğerinden üstün. fık. Bürhan ve delillerin tercihinde, delili öncelikli ve makbul olan taraf. Her zaman def-i şer, celb-i nef'a râcih olmakla beraber, bu tahribat ve sefahet ve câzibedar hevesat zamanında bu takvâ olan def-i mefasid ve terk-i kebair üssü'l-esas olup büyük bir rüçhaniyet kesb etmiş. RNK-Kastamonu Lâhikası/185
- nesir Şiir ve manzum şekilde olmayan yazılar. Düz yazı. Ramazan-ı Şerifte, yirmi gün zarfında, nesir bir surette, tekellüfsüz, birden yazılmış. RNK-Kastamonu Lâhikası/191
- nazm-ı mensur Şiir gibi âhenkli yazılan. Sonra baktık, sehl-i mümteni gibi bir nesr-i manzum ve bir nazm-ı mensur suretini almış. İçinde bu parça daha harikadır. RNK-Kastamonu Lâhikası/191
- serlevha Bir levha, yazı veya kitabın başına yazılan yazı. Yazıda başlık. Lemeat'ta o parçanın serlevhası: "İcazla beyan, i'câz-ı Kur'ân." RNK-Kastamonu Lâhikası/191
- karîne (a.i. ç. karâin.) Karışık veya belirsiz bir şeyin anlaşılmasına, çözülmesine yarayan hal, ipucu. huk. Bilinen bir olgudan bilinmeyen bir olgunun çıkartılması. İşaret medâr-ı imtiyazına bir kuvvetli karine bulunmasını, bir saat zarfında hissettim; RNK-Kastamonu Lâhikası/200
- istib'âd (a.i. bu'd'dan.) Uzak görme, ihtimal vermeme, olmayacak sanma, akıldan uzak görme. Yakıştıramama. Yaklaştırmama. Sen şu sarayın sahibini tanımıyorsun ve tanımak da istemiyorsun. Çünkü istib'âd ediyorsun. RNK-Asâ-yı Mûsâ/306
- birader-i püremel Çok emelleri, ümitleri olan; arkadaş, kardeş. Çok şiddetli arzuları, hırsı, tamahı olan. Ey birader-i pür-emel! Hayalini ele al, benimle beraber gel. İşte bir zemindeyiz. Etrafına bakarız; kimse de görmez bizi. RNK-Kastamonu Lâhikası/203
- sahrâ-yı hâil Ürperti veren çöl, ürperten çöl. İşte şimdi biz geldik şu âlem-i vücuda, o sahrâ-yı hâile. Gözümüz de açıldı, şeş cihette biz baktık. Evvel istîtafkârâne önümüze bakarız. RNK-Kastamonu Lâhikası/206
- remz ü nâz İşâret ve zarâfet. Hem istimdad ediyor, hem âb-ı hayatı içer, hem kemâline koşuyor o nokta-i istimdad, o şevk-engiz remz ü naz. RNK-Kastamonu Lâhikası/208
- âğâz Başlama. Temas etme, dokunma. şimdi yolumuzda birer nevaz ü namaz, birer âvâz ü niyaz, birer tesbiha âğâz. RNK-Kastamonu Lâhikası/209
- Hezecat (Hezec. C.) Yağmur çisiltisi. Yağmur sesi. Yağmurun hezecâtı, kuşların seceâtı birer tesbih-i rahmet, hakikate bir mecaz. RNK-Sözler/1008
- pervâz ü perdâz Dengeli uçuş, düzenli yükseliş. İki kanatla uçmak. İçinde ruhlarımız eder pervâz ü perdâz, olur şehbâz ü şehnâz, yelpez namaz ü niyaz. RNK-Kastamonu Lâhikası/211
- revâbıt (a.i. râbıta'nın ç.) Rabıtalar, bağlar. Münasebetler, ilgiler. Bağlılıklar. Tertipler, sıralar, usuller, düzenler. Hakaik-i gaybiye, hem esrar-ı şehadet, serâir-i İlâhî, revâbıt-ı kevnîye dair hikâyâtıdır hikâyet-i ayânî RNK-Kastamonu Lâhikası/214
- ihata-i ummân Geniş kavrayış, geniş bir şekilde kuşatma.. Şu unsurdan bu çıkar: Harika tazeliği bir ihata-i ummânî. RNK-Kastamonu Lâhikası/214
- mutazammın (a.s. zımn'dan.) İçine alan, kapsayan, havi. Kefil olan, üstüne alan. Altıncı unsur ise: Mutazammın ve müessis olmuş din-i İslâma. İslâmiyet misline ne mazi muktedirdir, ne müstakbel muktedir; araştırsan zaman ile mekânı. RNK-Kastamonu Lâhikası/214
- meylü't-tehaddî Meydan okuma meyli, üstünlüğünü gösterme arzusu, isteği. On üç asır müddette meylü't-tehaddî varmış Kur'ân'ın a'dâsında. Şevk-i taklit uyanmış Kur'ân'ın ahbabında. İşte i'câzın bir burhanı. RNK-Kastamonu Lâhikası/215
-
- müneccemen Parça parça yapılmış olarak. Kısım kısım. Zira yirmi sene zarfında müneccemen hâcetlere nisbeten nüzulü, müteferrik, mütekatı', bir hikmet-i Rabbânî. RNK-Kastamonu Lâhikası/215
- 1-makîs 2-makis mâkise 1-(a.s. kıyas'dan.) Kıyas edilen, karşılaştırılan, kıyas edilebilir. 2-Durup dinlenen, duraklayıp eğlenen. Sair kitaplara benzemez, onlara makîs olmaz. RNK-Kastamonu Lâhikası/215
- meydân-ı cevelân Hareket ve faaliyet meydanı. Edebiyatta vardır üç meydan-ı cevelân; onlar içinde gezer, haricine çıkamaz. RNK-Kastamonu Lâhikası/216
- müsekkin (a.s. sükûn'dan.) Teskin eden, ağrıyı, sancıyı yatıştıran, ağrıyı kesen, sızıyı durduran, uyuşturucu. Rahatlatan, uyuşturan. Yine ondan gelen, dalâletten neş'et eden ruhun ıztırâbâtına, o edepsizlenmiş edeb müsekkin, hem münevvim, hakikî faide vermez. RNK-Kastamonu Lâhikası/217
- âlüfte Alışık, alışkan. İffetsiz, nâmussuz kadın, âşifte, fâhişe. Aşktan mecnûna dönmüş. Beşerin ağzına yalancı bir dil koymuş, hem insanın yüzüne fâsık bir göz takmış, dünyaya bir âlüfte fistanını giydirmiş, hüsn-ü mücerred tanımaz. RNK-Kastamonu Lâhikası/217
- Furkân-ı Celilü'ş-şan Hakkı bâtıldan ayıran şanı yüce olan Kur'ân. Bu Furkan-ı Celîlüşşan, o tevhide nâtık burhan, bütün âyât sadık lisan, şuâât barika-i iman, beraber der ki: لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ RNK-Kastamonu Lâhikası/219
- gayeten (a.zf.) Son derece, çok fazla olarak. O sestir gayeten ulvî, nihayet derece ciddî, hakikî pek samimî, hem nihayet mûnis ve mukni ve burhanla mücehhezdir. Mükerrer der ki: لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ RNK-Kastamonu Lâhikası/220
- tevhîd-i ulûhiyet İlâhın bir oluşu; Allah'ın bir olduğunu kabul etme. İkinci cümle: اَللهُ اَحَدٌ 4 dir ki, tevhid-i ulûhiyete tasrihtir. Hakikat, hak lisanı der ki: لاَ مَعْبُودَ اِلاَّ هُوَ RNK-Kastamonu Lâhikası/221
- mitralyöz (fr.i.) Makinalı tüfek.
- mitralyöz (fr.i.) Makinalı tüfek. Şişhane ile mitralyoza mukabele edilmez. İşte o silâh, o düstur ki, medeniyet harbin eline vermiştir. RNK-İlk Dönem Eserleri/358
- Şişhane (Aslı: Şeşhane) Eskiden kullanılan namlusu altı yivli tüfek. İstanbul'da bir semt adı. Şişhane ile mitralyoza mukabele edilmez. İşte o silâh, o düstur ki, medeniyet harbin eline vermiştir. Bence kendi gözümle Grandük Nikoloviç'in namına iki emri gördüm. RNK-İlk Dönem Eserleri/358
- nahnü Biz. Risale-i Nur şakirtleri, ene'yi, nahnü'ye tebdil ettikleri, yani enaniyeti bırakıp, RNK-Kastamonu Lâhikası/228
- 1-ismâ' (a.i. sem'den.) 2-ismâ 1-İşittirme, dinletme. 2-Yükseltme. İsiim koyma. Evet, bir imam, imamet vazifesinde tesbihatları izhar eder, ismâ eder; hiçbir cihette riya olamaz. RNK-Kastamonu Lâhikası/228
- inşirâh-ı sâdr Gönül ferahlığı, kalb rahatlığı, iç huzuru. ve medâr-ı nazar bir ferdi, inşirah-ı sadır nuruyla başka bir hâlete girip eski sıkıntıdan kurtulup nuranî bir mesleğe giren bir şahıs, RNK-Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî/77
- mefhûm-ı kelâm Kelimenin ifâde ettiği mâna, sözün mânası. Ve madem delâlet-i zımnî ve işârîyle kaideten mefhum-u kelâmda dahil oluyor. RNK-Kastamonu Lâhikası/232
- umûr-ı azîme Büyük işler. Umur-u azîmeden böyle bir acip gıybet aynı tarihte, aynı senede vukua geldi. RNK-Kastamonu Lâhikası/235
-
- iltihâk Karışma, katılma, eklenme, sonradan girme. Yetişme, ulaşma, bitişme. Eğer Risale-i Nur'un hizmetine iltihak etse, o iki elif gibi, on bir, belki yüz on bir kıymetinde ve kuvvetinde olacak ve karşıdaki ittifak etmiş dalâletlere karşı dayanacak. RNK-Kastamonu Lâhikası/179
- nakz-ı sıyamla Orucu bozmak. Alenen nakz-ı sıyamla Ramazan'ın hürmetini kıran bedbahtlara gelen o musibet, mâsumları da incitir. RNK-Kastamonu Lâhikası/239
- mahdûm (a.i. hidmet'den. ç. mahâdîm.) Oğul, evlat. Hizmet edilen, hizmet edene nispetle efendi, hanım, hükümdar. Ve merhum mahdumu(efendi) Hayati ise, hastalık, inşaallah onu da Hayrünnisa gibi günahsız, mâsum yaptı. RNK-Kastamonu Lâhikası/247
- karâbet-i nesebiye Soy yakınlığı, hısımlık ve akrabalık. Benim, karabet-i nesebiyeyi ihsas eden parmaklarındaki nişan ve bu yedi sekiz sene Abdülmecid'den daha hararetli faalâne kardeşlik vazifesini yaptığınızdan, elbette senin merhume validen benim de validemdir. RNK-Kastamonu Lâhikası/248
- nis adası YEŞİL ADA (NİS ADASI), EĞİRDİR, ISPARTA Eğirdir’in en önemli turizm beldesidir. Yerli ve yabancı turistlere konaklama imkanı sunan bölge pansiyonları merkezidir. Yeşil Ada doğa güzellikleri bakımından zengin bölge, tarihi zenginlikleri açısından da dikkat çekmektedir. Ayastefanos Kilisesi bunlardan biridir. Bu tarihi yarımadada ayrıca Müslahattin Dede Türbesi ve Eflatun dede Türbesi bulunmaktadır. Risale-i Nur'un kaptanı Sabri, Nis Adasındaki bir kardeşimiz ve Onuncu Sözün tab'ından sonra tehlikeden muhafaza için kaç ay hanesinde saklayan ve peder ve validesiyle, bizimle ciddî alâkadar bulunan Veli Efendinin peder ve validesinin vefat haberlerini yazıyor. RNK-Kastamonu Lâhikası/247
- hâmil-i mektup Mektubu getiren, mektubu taşıyan. Bu hâmil-i mektup Ispartalı Hilmi Beyi gördüm. Onu Risale-i Nur'un has şakirtleri içinde kabul eyledik. RNK-Kastamonu Lâhikası/255
- şükûk (a.i. şekk'in ç.) şekler, şüpheler. Şübehat ve şükûkun üç menbaları vardır. RNK-Muhâkemat/172
- tevâbî (Tabi'. C.) Maiyyet. Bir kimseye tâbi olanlar. İman ve İslâmiyet veya herhangi bir hususta birisine bağlı bulunanlar. Uşaklar. Bir merkeze bağlı olan yerler. Gr: Evvelki kelimeye göre hareke alan kelimeler. İşârât-ı Kur'âniye tevâbi'leriyle(ekler) beraber çok güzel. RNK-Kastamonu Lâhikası/259
- ricâlen Yaya olarak. Yayan. Erkek olarak. Barla sıddıklarının ve mâsumların ve ümmî ihtiyarların, ricalen ve nisâen umumunun birer birer bayramlarını tebrik ediyoruz. RNK-Kastamonu Lâhikası/259
- kutb-u imânî İman kutbu, imanın en önde gelen esaslarından biri. Ve bu kutb-u imanî ne kadar kuvvetli bir nokta-i istinadı var; RNK-Asâ-yı Mûsâ/75
- rükn (a.i. ç. erkân.) Bir şeyin en sağlam, en kuvvetli tarafı, temel direği. mec. Bir topluluğun en önemli ve kuvvetli fertlerinden her biri. fık. Bir ibadetin tamamlanmış olması için yerine getirilmesi gereken şartlardan her biri. Kolon, direk. huk. İslâm hukukunda sözleşmenin kurulmuş sayılması için bulunması gerekli şartlar. mec. Esas, kaide, prensip. Bir şeyi meydana getiren esas unsurlardan her biri, direk, dayanak. Hakikaten, Risale-i Nur'un mühim ve sebatkâr ve daimî bir rüknü olduğuna şüphe kalmamış. RNK-Kastamonu Lâhikası/287
- Ahkemülhâkimîn Hükümdarların hükümdarı, hâkimlerin en hâkimi ve kuvvetlisi; Cenâb-ı Hak. Çok yerlerde beyan ettiğim gibi, yine Erhamürrâhimîn ve Ahkemülhâkimîn olan onların Hâlık-ı Kerîm ve Rahîmin hikmet ve rahmeti, benim kalbimin imdadına yetişti. Mânen denildi ki: RNK-Kastamonu Lâhikası/271
- teşehhî (a.i. iştehâ'dan.) İştahlanma, hırsla isteme. mec. Yapmacık istekler, arzular. Ey teşehhî ve hevesle tevil edici efendi! Bu teşbihle tesellî etme. Zira bu teşbih, temsildir. Senin mânân bal değil, zehirdir. O elfaz arılar değil, belki kalb ve vicdana ervah-ı hakaiki vahyeden o kitab-ı kâmilin kelimatı, melâike gibidirler. RNK-Muhâkemat/32
- mesâlih-i umumiye Genel maksat ve faydalar. Bilhassa ahkâm-ı diniye ve mesalih-i umumiye hususunda, bir fert, bir nevi hükmüne geçer. RNK-İşârâtü'l-İ'câz/195
- tehevvüs Heveslenmek Evet, bir şahsın tehevvüsü için büyük bir daire-i muhita hareket-i mühimmesinden durdurulmaz. RNK-Kastamonu Lâhikası/272
- 1-ıdlâl 2-idlâl 1-(a.i. dalâl'den.) Dalâlete düşürme, doğru yoldan çıkarma, saptırma, azdırma. 2-Naz etme, nazlanma, aşırı derece naz yapma. Yoktur. Çünkü, san'at-ı fıtriyesi iktizasınca, kalbi daima idlâl ile telkin için, fikri, daima küfrü tasavvur etmekle meşgul olduğundan, kalbinde veya fikrinde boş bir yer marifet için kalmıyor. RNK-İşârâtü'l-İ'câz/102
- meftihâne meftûhâne Başlangıç için verilen ziyâfet, bir kitabı okumaya veya yeni bir derse başlarken, talebelere hocası tarafından verilen başlama ziyafeti. Demek, buradaki medrese-i Nuriyenin meftihânesi olarak, rahmet-i İlâhiye tarafından bir keramet-i Nuriyedir. RNK-Kastamonu Lâhikası/281
- 1-istid'â 2-istidâ 3-istidâ 1-Medet isteme, yardım dileme, isteme, dileme, yalvarma, rica ile talep etme. Resmi makamlara bir işin yapılmasını, yerine getirilmesini istemek maksadıyla yazılan yazı, dilekçe, arzuhal. 2-Bakılmak üzere emaneten bir kimseye bir şey bırakma, bir şeyi saklamak üzere birine emanet bırakma. 3-El uzatma. Ben de o kardeşlerimize hem selâm, hem dua, hem istid'â ediyorum. RNK-Kastamonu Lâhikası/287
-